Acımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımız...
İlk kez Sago'nun bi' parçasında duymuştum bu skit'i. 24. Şarkının tam çıkış tarihini hatırlamıyorum ama eski olduğunu biliyorum. O kadar eski ki; ya o zamanlar bu şarkıyı anlamayacak kadar küçüktüm ve/veya bu şarkıya yeni anlamlar katabileceğim kadar farklı bir evreye ulaştım. Şarkı eski olabilir, Sago'nun eski şarkılarındaki alamet-i farikası da buydu zaten; sözlerinin anlamı eskimiyor. 24 yaştan bahsediyor burada ki kadere bak, 24 arefesindeyim şu an. Yazdığım onca sayfanın yanına bir yenisini koyarken de bu şarkıyı dinliyorum, dinliyor olacağım.
Yalnızlık bir tercih derler. Belki doğrudur, eksikliğini fark edemediğim bir eksiğimdir aksindeki tercih. Belki bir gün keşfederim kalabalık olmayı. Keşfedersem denerim bi. Artık o yoldan gidebilir misin dersen, bilmiyorum. Sanki içinde kayboluyorum.
Somut gidelim. Bir iletişim düşün ama bunu sadece karşı cinsle falan sınırlandırma. İnsan, yani çoğu insan, öğretilen fıtrat gereği kibar ve sevecen olmalıdır. İyi olmalıdır, iletişimin karşındakine karşı tutumun vs. Durup dururken kim birbirine puştluk düşünür ki. Ama düşünülüyor işte. Üstelik çiçek gösterene tokat atıyorlar. Üstelik yıllarca güzel bir bağ kurmuş olsan da değişmiyor bu. Bilmeden yapılan her yanlışın özrü, her özrün affı ve her affın güclü bir bağı var. Ama bunlar da es geçiliyor. Özür dileyen samimi değil, samimi özürler dilenmemiş insanların affında sorun var ve nihayetinde en ufak bir hata ile bir çuval incirin içine sıçılabiliyor.
Dersin ki ilgi, alaka meselesi. Ne yani her çiçek verene aynı gülümsemeyi mi verelim? Vermelisin. Aksini yapıyorsan da sen çiçeği, sevgiyi saygıyı değil sevginin saygının şeklini seviyorsun demektir. "Çok iyisin ama" diye bi cümle ancak sendeki bir sorunla devam edebilir. Daha sonrasında da çok saçma yerlere geliyor konu. Çok fazla kalabalık oluşturabilecek bir fikirken bu, aslında sadece yalnız kalmanıza yarıyor. En iyi bildiğinizi yapmaya çalışıp hata yapınca samimi özürler dileyerek ama içten içe de muhasebeler yapıp çuvaldızı kendinize batırarak ilerliyorsunuz diyelim. Diyelim ki karşınızdaki insan da çiçekleri seviyor ve gül dikenli diye lale soğanlı diye falan ayrım yapmıyor. Başka bir gülü size tercih etmesini neremize sokacağız? Başta dediğim gibi bu fikri ilgi duyduğunuz cinsiyetle sınırlandırmayın. Arkadaşlarınız bilhassa, neden sizden vazgeçti? Yaşam gailesi mi? Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı, hala da eksikliğini hissediyorum ama en büyük terk edilişi bi kızdan değil ondan yaşamıştım. Neden? Yalnız(-lık / bırakılmak) bir tercih, evet. Ama bu şartlarda seninle bir yuva kurmak, bir yola çıkmak, bir çeşmeden su içmek zul gelir be insan.